Milan Kundera Sözleri

2025, Sizler için aşağıda birbirinden güzel paylaşılacak Milan Kundera Sözleri bir araya getirdik. Milan Kundera Sözleri Kısa, etkileyici, anlamlı ve çok güzel sözlerle sevginizi ifade edebilir, duygularınızı en özel şekilde paylaşabilirsiniz. Bu sözleri Instagram, WhatsApp, Facebook, X gibi sosyal ağlarda sevdiklerinizle paylaşarak beğeni toplayabilirsiniz.



Gözü daha yükseklerde bir yerde olan herkes günün birinde gözünün kararabileceğini hesaba katmalıdır.
Yalnızlık; bakışlardan kurtulmanın tatlı rahatlığı.
Bu dünyada her şey önceden affedildiği için her şey yasaklıdır.
Gülerek kaybettiklerini, ağlayarak kazanamazsın.
Ülkenizde yasaklı tek bir kitabınız olması, üniversitelerimizden çıkan milyarlarca sözcüğün size yasaklı olmasıdır.
İnsanın bilgisizliği bir hatadır ve bilgisizliğinden kendisi sorumludur.
Ben ağlarken yanımda yoksan, ben gülerken gölge yapma.
Bir artık yanınızda değilse gerçeklik bir örtünün altında kalır.
Erkek her türlü yazılır, kadın ise parayı görünce yazılır.
İnsanlar en büyük ahlak testini, hayvanlara nasıl davrandıklarıyla verir.
Gerçeğin düşten öte, çok daha öte bir şey olduğunu bulup çıkarmak için gelmişti.
Birbirimizi neden rahatsız ettiğimizi hiç bilmeyeceğiz, bizi neyin kibarlaştırdığını ya da aptallaştırdığını da. Kendi hayalimiz en büyük gizem.
Düşünüyorum, öyleyse varım, diş ağrılarını hiçe sayan bir entelektüelin kelamıdır. Hissediyorum, öyleyse varım, çok daha genel kapsamı olan ve yaşayan her varlığı ilgilendiren bir gerçektir. Benliğim, temelde sizinkinden düşünceyle ayrılmaz. Çok insan, az düşünce vardır: hepimiz düşüncelerimizi birbirimize aktarır, birbirimizden ödünç alır, çalarken aşağı yukarı aynı şeyleri düşünürüz; ama biri ayağıma basarsa, acıyı hisseden sadece ben olurum. Ben’in temeli düşünce değil, acıdır: en temel duygu olan acıdır. Acıda, bir kedi bile, biricik ve bir başkasıyla yer değiştirmesi olanaksız ben’inden kuşku duyamaz. Acı keskinleşince, dünya yok olur ve her birimiz kendi kendimizle kalakalırız. Acı, benmerkezciliğin okuludur.
Yaşadığı yeri terk etme arzusundaki insan mutsuz bir insandır.
Kadın erkek eşitliği hiçbir zaman sağlanamaz. Çünkü terk edilen bir kadının canı, erkekten daha fazla acır.
İktidar sizi nereden yaralıyorsa, orası sizin kimliğiniz olur.
İnsan, koşarken düşünemez.
İyimserlik, halkın afyonudur.
Kiminle güldüğünü unutabilirsin ama kiminle ağladığını asla.
Çoğu insanı ölüm konusunda dehşete düşüren şey geleceğin kaybı değil, geçmişin kaybıdır. Aslında unutmak, hayatın içinde her zaman var olan bir ölüm biçimidir. Ölümün farkına varmak bir uyanış deneyimi, büyük hayat değişiklikleri için güçlü bir katalizördür.
Aşk, çiftleşme arzusunda duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur.
Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile özgürce ortaya çıkabilir.
Ama güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.
Evet, mutluluk yinelenmeye duyulan özlemdir, dedi tereza kendi kendine.
Bu dünyada gençlik ve güzelliğin bir anlamı yoktu; birbirinin tıpatıp eşi, ruhları görünmez olmuş bedenlerle dolu uçsuz bucaksız bir toplama kampından başka bir şey değildi yaşadığımız dünya.
Hatırlanan geçmiş, zamandan yoksundur. Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız.
Önceden de söyledim, eğretilmeler tehlikelidir. Aşk bir eğretilmeyle başlar. Yani bu şu demektir ki, aşk bir kadının, dilindeki ilk sözcükle şiirsel belleğimize girmesiyle başlar.
Çünkü merhametten daha ağır bir şey yoktur. Kişinin kendi acısı bile, bir başkasının acısını, tahmin edilen ve binlerce kez yankı bulan acısını hissetmek kadar ağır değildir.
Çözülmenin batışında her şey nostalji ışığında aydınlanır.
Korkunun kaynağı gelecekte yatar. Kim gelecekten kurtulmuşsa, korkacak hiç bir şeyi yoktur.
Bir aşk unutulmaz olacaksa eğer, küçük rastlantılar Assissili Francis’in omuzlarına konan minik kuşlar gibi hemen o an kanat çırpa çırpa gökten aşağı doğru süzülmelidir.
En anlamlı bakış, bir çift ıslak gözde saklıdır. Çok şey anlatır; çünkü dil bağlanır, yürek konuşur.
Peki, ağırlık gerçekten nefret edilmesi, hafiflik de göz kamaştırıcı mıdır?
Şimdiki zamanı kat ederken gözlerimiz bağlıdır.
Cennete duyulan özlem insanın insan olmamaya duyduğu özlemdir.
Bir erkek, bir kadına mektuplar yazdığında bunu, ileride o kadını baştan çıkarmak için yaşayacağı ortamı hazırlamak için yapar. Bu kadın bu mektupları gizli tutarsa bunu, bugün gösterdiği ağız sıkılığının, gelecekte yaşayacağı serüveni güven altına alması için yapar. Bunları üstelik bir de saklarsa bu, gelecekteki serüveni bir aşk olarak düşünmeye hazır olduğunu gösterir.
Nerenizden yaralandıysanız, kimliğiniz orasıdır.
Sevgi, insanın gücünden vazgeçmesi demektir.
Her şeyi bir düzene sokmaya çalışma çabamız, insan dünyasını inorganik bir krallığa yani her şeyin ilerlediği ve kişisel olmadığı bir düzene dönüştürüyor. Düzene özlem aynı zamanda ölüme özlemdir. Çünkü hayat düzenin daima değişmesinden ibarettir.
En çok incittiğimiz kişilerin, aslında en çok sevdiklerimiz oluşu ne garip.
Tanrı onları ortadan ikiye ayırıncaya kadar bütün insanlar hermafroditi, o zamandan beri bu yarılar birbirini arayarak dünyanın dört bir bucağında gezinip durdular. Aşk kaybettiğimiz yarıyı özleyişimizdir işte.
Erkek hoşlandıktan sonra tanır, kadın tanıdıkça hoşlanır.
Ağlama! Ağlat ki, kıymetini bilsinler.
Mümkün olan tek bir direniş vardı: dünyayı ciddiye almamak.
Gözyaşları en iyi leke çıkarıcıdır.
Dünya öyle çirkindi ki, kimsecikler kalkmadı mezarından.