İsyan Sözleri

2025, Sizler için aşağıda birbirinden güzel paylaşılacak İsyan Sözleri bir araya getirdik. İsyan Sözleri Kısa, etkileyici, anlamlı ve çok güzel sözlerle sevginizi ifade edebilir, duygularınızı en özel şekilde paylaşabilirsiniz. Bu sözleri Instagram, WhatsApp, Facebook, X gibi sosyal ağlarda sevdiklerinizle paylaşarak beğeni toplayabilirsiniz.



Ne seni sevene düşmanım ne de seni sevdiğime pişmanım, sadece senle olmak varken, sensizliğedir isyanım.
Dünyada iki kör tanıdım; biri beni görmeyen şen, biri de senden başkasını görmeyen ben.
Bir gün bir rüzgâr eserse oralara benim sana olan sevgimi fısıldarsa kulağına unutma sende bana bir tutam sevgi yolla.
Yaprak döken gençliğimin satır aralarında altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğumun baş harflerisin.
Samimiyet istiyorum artık. Boğuldum dili süslü ama yürekleri boş insanlardan.
Yıllar vardır nasıl geçtiğini bilmezdim, bir gün vardır yaşamın anlamını değiştirdi bana dair; hissetmediğimi, bilmediğimi yaşattı, işte o ani şenle yaşadım şenle.
Boynunda bir yaftayla bin cezaya hüküm giyen isyanların sesiyim. Yitik sevdalarda bir yüzüm adı bile bilinmeyen ve hep aşka mahkûm ve hep… Affedilmeyen.
Seni seninle sevmeme engel oldun ama ben seni sensiz de sevebiliyorum, buna da engel olabilecek misin?
İsyan etme ey gökyüzü uğraşma bu kadar mümkün değil benim kadar ağlayamazsın.
Yanına gelecek yüzüm yok benim. Çoktan doldu tanrım günah defterim, öyle çok günah işledim ki ben isyan etti günah defterim.
Gece midir insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?
Seni düşünür, seni özlerim, sevgilerin özlemlerin derinliğinde ne olur kır şeytanın bacağını bir kez beni hatırla, bir sonbahar serinliğinde.
Şu yalan dünyaya, mutluluğumuzu engelleyenler, savaşları başlatanlar isyanım sizleredir.
Kaybolur zaman saçlarında gözlerim sokaklarda sebebi isyan aşkım içim yanar, içim kanar da isyan! Geriye bir avuç yalan beni bu derde sen attın da gittin ya kafam hep duman.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak, sevgiler zamanla olgunlaşırmış… Bir gün gözlerimin içine bak anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Ben öyle bir zerreyim ki, bütün âleme isyan etmişim! Havaya, toprağa isyan etmişim! Ateşe, suya isyan etmişim! Altı yöne isyan etmişim! Beş duyuya isyan etmişim! Mevlâna
Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder.
Ve bir gün kalem diyecek ki bu kadar yazdığın yeter. Artık çiz gitsin.
Ayrılıklar küçük sevgileri öldürür ama büyük sevgileri güçlendirir. Tıpkı rüzgârın mumu söndürüp yangını güçlendirdiği gibi.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer, aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun? Etme! İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme. Mevlâna
Güller hep ellerinde açsın ama dikenleri batmasın sevda hep seni bulsun ama seni yaralamasın mutluluk hep yüreğine dolsun ama beni unutturmasın.
Bir gün benden ayrılırsan sanma ki ardından ağıt yakarım dünyaya bir pembe gözlük takıp sana şu lanet sözleri yağdırırım. Evlendiğin kişi Azrail, damatlığın kefen, kurduğun yuva mezarın olsun.
Eğer çölde bir çiçek olsan; seni kaybetmemek, için gözyaşlarımla sulardım eğer gözümdeki bir damla yaş olsaydın; seni kaybetmemek, için hiç ağlamazdım.
Sevgilim baş çeker, naz ederse, gamlara atar, kararsız korsa beni, bir kez olsun ah demem, inat için. “Ah’a” da kızmışım ben!
Ağlamak isyansa her gün ağlıyorum, gülmek bir oyunsa o oyunu hiç bilmiyorum, sevmek suçsa beni affetme çünkü seni her şeyden çok seviyorum.
Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorsan… Giderken aldığın “Ah” tandır.
Ölsen bile benden kurtulamazsın kefen olur bedenini sararım. Yağmur olur üzerine yağarım. Çiçek olur mezarında açarım. Ölsen bile benden kurtulamazsın.
Eğer beni bu sokakta, bu semtte, bu şehirde bulamazsan sevgilim bil ki ben, gözlerinin daldığı yerdeyim.
Utanırım, söyleyemem yaşadığım yalnızlığı, kelimeler yetmiyor ki, bu mu sevda dedikleri.
Sana seni anlatamam isyan edersin, aşkı tekrar istemem ziyan edersin, seninle vardım seninle soldum, bir varlığım yok ki muradım olsun!
Kim bilir hangi akşam güneşle beraber bende söneceğim kim bilir hangi ellerden son suyumu içeceğim, belki göremeden öleceğim fakat yine de seni ebediyen seveceğim.
Bir ses beklemek senden… Soluk beklemek. Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım. Hiç bu kadar uzun susmadın sevdiğim. Hiç bu kadar uzun gitmedin bilmediğim yerlere, gözlerimi götürmeden yanında!
Duy beni kalleş karanlık duy beni ey yalnızlık. Sabahı bir gelin türkü çığıracak kaval sesiyle, toylar kurulacak günün ilk güneşiyle ve yürekler tutuşacak, yürekler yanacak aşk ateşiyle
Ne “hoşça kal” ne de “mutlu” kal. İşte aynen benim gibi “çaresiz” ve “yalnız” kal.
Biz deli rüzgârların deli dalgaların adamıyız sevdik mi destan kızdım mı katliam oluruz.
Yalnızlık gecelerin, ümit bekleyenlerin, hayal çaresizlerin, yağmur sokakların, tebessüm dudakların, sen ise yalnız benimsin bir tanem.
İnsan ya âşık olmalı ya da sevmeli, insan ya nefret etmeli ya da isyan bayrağını çekmeli!
Suskunluk soylu bir meydan okumadır. Ama soysuz insanlara işlemez.
Bir şeyden çok eminim, kendimi üzdüğüm kadar kimseyi üzmedim hayatta.
Dünyan öyle bir kararsın ki, seni aydınlatan tek ışık gözlerim olsun.
Madem çaresizliğe hüküm giymiş bu hayat, o zaman ölmek için yaşamak gerek.
Hayat tespih gibidir. Bazen çekmek, bazen de sallamak gerekir.
Yok, kimseye isyanım, isyanım kendime nasıl kandım senin o tatlı sözlerine!
Başını göğsüme yasladığında tek bir düşmanım vardır geçip giden zaman.
Sevmek öyle bir şey ki onsuz bir hayat düşünmek bile zehir olur insana. Üstüne üstelik hasret varsa sevgimin arasında… Dokunmayın içimdeki kimsenin duymadığı isyanıma!
Üç kuruşluk insana beş kuruşluk değer verirsen kalan iki kuruşa da seni satar!
Yaradan’a sitem etme günahkâr olursun her güzele gönül verme isyankâr olursun.
Hasretin acıya boğmuşsa beni; gelmezsen unutmak hakkım değil mi?
Sarı giyer güneş olursun, mavi giyer deniz olursun, siyah giyer matem olursun, kim bilir belki bir gün, beyaz giyer benim olursun.
Ölmek için sebebim yok ama yaşamak içinde sınırdayım.
Bu hayatta hep dik duracaksın. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki eğildiğin anda sırtına binerler.
Sen geceyi bana bela ettin. Bense sana olan her şeye lanet ettim.
Aynı ülkenin şehirleriydik. Ben sürgün yeri, sen başkent… İlk isyan hep sende başlardı, cezasını çekmek bana kalırdı.
Rüyalarını gül yapraklarıyla yatağını papatyalarla süsledim, üzerini sevgiyle örtüp tüm kâbusları aldım ki en güzel rüyaları sen göresin.
Ecelle sözlü ölümle, tesadüfen doğdum yaşamak zorundayım, alayına isyan kralına ölüm.
Ağlama dik dur yüreğim. Git ve de ki, özledik ama daha ölmedik.
Ömrümde yapabildiğim en güzel şey adına ve aşkına isyan etmek isyankâr olmak.
Gül bahçesinde geçse de ömrüm, inan üstüne gül koklamam gülüm, seni koklamak olsa da ölüm, uğrunda ölmeye değer gülüm.
Yanında benden yakın başka biri de olsa, her şeyi inkâr etmiş inandırmış olsan da ve ona duygulanmış sevdalanmış olsan da biliyorum bu gece beni düşüneceksin.
Gel isyanım ol, gel günahım ol, ne gelirse gelsin başıma sonunda sebep yeter ki sen ol.
Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum, rüzgâra, gel gide ya da denize aldırmıyorum ve artık zamana ya da kadere isyan etmiyorum, bana ait bana gelecek çünkü.
Tutar yönünü şaşırır hasret cehennemine düşersin. Sonra o kadar uğraş ki o yangını söndüresin.
Dışımda kahkahalardan bir suret, içimde kan ağlayan bir çocuk var.
Önce düştüğümde kalkmayı öğrendim sonra aleve dokunduğumda acıyı sevmeyi öğrendim sevilmeyi sonra terkedilip beklemeyi sayende unutulmayı da öğrendim her şeyi öğrendim de yalnız unutmayı öğrenemedim.
Seni benim kadar sevenler, sana benim kadar hasret kalsın.
Artık herhangi bir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum.
Aşk sevgiye isyanda, ağlıyor gökler, yavaşça güneş batmakta, gök karanlık ay ağlamakta.